Çölde yarış hissiyatını yaşamak gerek

Sezonun ilk yarısında sadece Çanakkale yarışı yapıldı, başkaca yarış olmadı. Çanakkale’de ise biz bir talihsizlik yaşadık. Arabamızın şasesinde bir hasar oluştu ve yarışı tamamlayamadık, yarıda bıraktık. Bizim için kayda değer bir ilk yarı olmadı, çok çabuk bitti. Sezonun bu yarısı, bence, bomboş geçti. Hatta yarısından fazlası, çünkü Eylül’e kadar hiçbir şey yok, Eylül’de başlayarak Aralık sonuna kadar dört baja yarışı olacak, aralara da takvimde İsoff Challenge’ları yapılacak. Dört baja, üç challenge toplam 7 yarışı üç aya sıkıştıracaklar. Açıkçası, takvimde Challenge’ları ilk gördüğümde heyecanlandım. Challenge’ın yapıldığı ilk günden, Kilyos’taki ilk yarıştan beri bütün yarışlarına hiç ara vermedi katıldım.

Takvim planlamaları bence çok yanlış. Zaten sene başında takvim açıklanmıyor, ki ilk handikap bu. Bizlerin sezon için düzgün bir plan program yapmamız mümkün olmuyor. Yılın ilk 3-4 ayı bitiyor, sonra bir takvim yayınlanıyor. Takvimde en az bir yarışı da yazın ortasına koymak zorunda kalıyorlar. Malum, bu yıl ve geçen sene çok ciddi yangınlar oldu. Doğal afetler olmasa bile, Temmuz-Ağustos aylarında yarış yapmak, bence hem yarışanlar açısından hem seyirciler açısından çok ciddi bir handikap. İnsanlar yaz sezonunda herkes yarışlarda değil, tatillerde oluyor. Seyircilerin de motivasyonu çok etkileniyor, toz-toprak gerçekten inanılmaz ve dayanılmaz bir sıcak. Düzce yarışı eğer ertelenmeseydi, 40 dereceleri bulan sıcak altında yarışılacaktı. Pilot ve kopilotların bundan keyif alabileceklerini sanmıyorum.

Biz Baja’yı bir su birikintisi veya çamur içinde yapmıyoruz, belirli bir hız sınırı var. Burada ilk ve sonbahar ayları daha çok tercih ediliyor. Dünya yarışlarına baktığımızda da takvimler bu şekilde planlanıyor. Yaz aylarına denk gelenler ise kuzey ülkelerinde yapılıyor. Bazı Bajacılar tercih ediyor olsa bile, ben tercih etmiyorum. Gerçi çok öncelerde Baja yoktu, offroad vardı. Baja sonradan çıktı. Biz de kendimizi ve aracımızı Baja formatına göre planladık. Ofrad yarışları ilgimi çekmiyor, çünkü daha dar alanlar ve mekanlarda kapı geçme şeklinde düzenleniyor. Biz, Canam kullananlar hem dayanıklılık ve sürat, hem de birkaç gün süreli yarışlarda mücadele etmenin tadını çok aldık. Eski offroad konseptinde bunu bulamıyoruz. Offroadlar km bazından çok az, sınırlı, dolayısı ile orada şans faktörü çok artıyor. Mesafe kısa olduğunda işin içine dayanıklılık girmiyor. Offroadlar başla ve bitir yarışları haline geliyor. Sprint yarış moduna dönüyor ve beni cezbetmiyor. Hatta bazı baja yarışlarında da km bazında çok kısa etaplar oluyordu. Baja dendiğinde, Çanakkale’deki gibi yüz küsur km’lere yakın yarışlar arzu ediyoruz.

Baja’nın dünyada bir tanımı var. Baja’yı biz keşfetmedik. Bunu 25-30 km’lere kendimize uygun hale çevirmemeliyiz. Bu ralli etabı değil. Bazen ralli etaplarını kullandığımız, ralli etaplarına girip çıktığımız yerler olmuyor değil ama 25-30 km’lik Baja etabı çok uygun mesafe değil. Bu etapların uzun olması lazım. O km’lere çıktığınızda ancak pilotlar, arabalar arasındaki farklılıklar ortaya çıkıyor. 2-30 km’lik bir etapta bu farkları göremiyorsunuz. Her şey birbirine çok yakın oluyor. 30 km bir etapta lastik patlattığınızda hiçbir şansınız yok, ama 100 km’lik bir etapta lastik patlatırsanız yine kafaya gitme şansınız var. Çünkü uzun etapta her arabanın başına illaki bir şeyler geliyor. Ben bu yıl da var olan arabamla devam ediyor herhangi bir upgrade yapmadım. Bize yeterli, çünkü bu işi keyif almak için yapıyoruz.

Sene başında daha çok katılım bekleniyordu ama göründüğü gibi bu olmadı, çünkü kısırlaştı. Dediğim gibi, öncelikle takvimler çok geç açıklanıyor. Bizler bu işi profesyonel olarak yapan ve para kazanan inanlar değiliz. Herkesin bir işi gücü var, ailesi var. Burada takvim vakitlice açıklanmalı ki bizler de işimize gücümüzü ayarlayalım. Takvim geç açıklandığı gibi hemen yirmi gün sonrasına yarış konulduğunda benim hazırlanma şansım kalmıyor. Bunlar da motivasyonumuzu düşürüyor. Bir de çok fazla yarış tarihleri kaydırması oluyor. İki yarışın tarihi ötelendiğinde bizlerin buna nasıl ayak uydurması bekleniyor? Takvim konusunda sezon öncesinde yarışçıların görüşleri alınmıyor ama bence kulüplerin görüşlerini alıyorlardır. Bu sene takvimde dört baja, üç challenge yarışı var görünüyor. Benim takımda da yurt dışı yarışları takip edenlerimiz var. Bunları takip eden arkadaşların bir hafta arayla buradaki yarışlara katılamazlar ki..

2026’da yine Türkiye Baja Şampiyonası’na katılırız yine ama bir tane çöl yarışına katılma planımız var. Ortadoğu coğrafyasında Dubai, Katar, Bahreyn gibi ülkelerde daha orta ölçekte çöl yarışları yapılıyor. Tecrübe kazanmak ve keyif almak için katılabiliriz. Oralardaki hissiyatları yaşamak gerek. Bu sezon ulusal şampiyonada podyumda olmayı elbette isteriz. Ama baştan çok tahmin edilebilecek şeyler değil bunlar, elimizden geleni yapacağız.

Bence, aralık ayına kalan yarışlar aşırı çamurlu bir parkurda yapılacak. Bizim Canam’lar çamurda offroad araçlarından çok daha kabiliyetli. Çamurda da tıpkı sıcaklıklarda olduğu gibi her şey bir sınırla ilgili ve o sınırı geçtikten sonra iş çok zorlaşıyor. Çamur ve hatta sağanak altında yarıştığımız zaman yarışın keyfi kalmıyor. Herkes yarışmayı bırakıp etabı bitirmeye ve yarışı tamamlamaya gidiyor. 2025’den aklımızda FIA yarışı olarak Çanakkale yarışı kalacak. Çanakkale bizler için çok özel ve çok güzel oldu. Çok keyif aldık. Katılım sayısı az da olsa çok ta olsa Çanakkale, Türkiye’de yapılan bütün Baja yarışları arasında her açıdan açık ara önde bir yarış. Kalitesi, yol notu, etaplar, servis alanları, organizasyon, her bakımdan. Dediğim gibi, Challenge’ları bırakmayacağım. Nerede yapılacağını bilmiyorum ama takvimde yer aldığına göre bir parkur planlanmıştır. | 15 Ağustos 2025 : 11.30

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*